Yılın ilk antrenmanı Pazartesi günü rutin olmayan bir buluşma ile harika bir havada gerçekleşmişti… Ama ilk rutin antrenmanımız 7 OCAK PAZAR günü sabah 09.00 çıkışla Bostancı’ dan başladı. Hava muhteşemdi; çok güzeldi ve ısıran soğuğa rağmen güneş, üşümelere değecek kadar yürek ısıtıyordu. Bisikletçilerin birbirine selam verme konusu var ya hani… Hep kalıplaşmış şekilde ego ile millet birbirine der durur yıllardır oradan buradan kulağımıza da gelir: “onlar (Atillalar) kimseye selam vermez burnu büyükler” diye… Külliyen yalan… Bilakis bu egoya sahip başka bisikletçiler bunu yapar, medeni olanlarda sorun yok… Yanımızdan o kadar çok selamsız geçen yol bisikletçisi oldu ki oldukça şaşkınız. Medeni olup da içten selamını verenleri de biz de ayrı tutuyoruz zaten… Araçlar, kamyonlar, polisler, halktan insanlar ve yayalar sempati ve saygıyla el sallayıp korna çalıp selamlarken; yol bisikletçilerinin bir kısmında görülen kibir inanılmaz.. Atilla Atay’ ın bu ülkede bisiklet kültürünü yerleştirmek adına verdiği savaş ile kask kullanımından grup sürüşüne, bisiklet sporcusu olmaktan, hobi sürüşüne, bisiklet satışından mekanikerliğe, organizatörlükten, bisiklet öğretmenliğine kadar meslek edinilmesi için yaptıklarına, sosyal sorumluluk projelerinden, kimsesizlere ve hali vakti olmayan herkese sadece bisiklet için değil her konuda yaptığı yardımlara kadar sergilediği tutumda ve de “iyilik” kapsamında olduğu için dillendirilmeyen nicelerine kadar binlerce güzellik varken, kendisi için hala kıskançlık ve egoyla ” muhtaçlara yardım etse ” diyenler çıkıyor ya… insan çok şaşırıyor… Keşke herkes yardım etse Atilla’ nın onda biri kadar da öyle yorum yapsa… Ama öyledir bu işler.. Urfa’ ya Van’ a gidersiniz yardıma; “helal olsun ” deyip ucundan tutmazlar veya benzerini yapmazlar ama ” kardeşim Edirne’deki çocuklar varken neden doğuya yardım ediyorsun” diye konuşurlar… Biz de diyoruz ki o aman; “Kardeş…. onu da sen yapıversen.. Zor olanı biz yapıyoruz… Kolayı da sen organize ol da yap hele…” Neyse…. Güzergahımız üstünde Başbakanın konvoyu geçeceği için epey ekip otosu ve polis olan bir antrenman gerçekleştirdik… Bu arada yol kenarlarına konulan plastik babalara dikkat… Çamurdan kamufle olmuşlar… Göremeden gelip de çarpmamak mümkün değil neredeyse. Bu hafta grubumuzda canavar bir bisikletçi kızımız vardı gene, babasını zorla dürtüp kaldırıp antrenmana getirdiği için onu kucaklıyorum . Disiplinli bir bisikletçi ve ideallerine bağlı bir genç hanım olacak… Sevgili Kübra Pınarak… Biz çok sevdik onu… Bir de müzik öğretmeni olduğu halde ( yani naif bir meslek- sporcu değil) ve lastikleri inik, zincirleri yağsız bisikleti de city bike olduğu halde yolları aşındırıp, gücüyle hayran bırakan, nezaketi ve sevecenliği ile bayıldığımız güzel bir hanımefendi de Beşiktaş’ dan kalkmış gelmiş: Nilgün Dülger… Kendisini de hep bekleriz… Artık yol bisikletine de geçmeli:)) Herkese en içten sevgilerimizle Görseller için lütfen tıklayınız JALE ÖZEN